Möö Süt

Möö Süt
Möö Süt Süt Ürünleri

23 Aralık 2016 Cuma

Yoğurt

Yoğurt, içerisinde yoğun olarak insanın flora bakterileri ile aynı aileden olan laktik asit bakterilerinin yaşadığı, yaşayan, canlı bir yiyecektir.

 Yoğurt bakterileri canlı kaldığı sürece yoğurtta diğer bakteri ve mayalar barınamazlar. Bu bakteriler, hem çok güçlü antibiyosis yapan, hem de beslenme için sürekli olarak laktozu kullanıp laktik asit çıkaran ve yarattığı asidik ortam nedeni ile de patojen mikroorganizmalara yaşama şansı tanımayan, bakterilerdir

Yoğurt bakterileri de denilen laktik asit bakterilerine değinmeden yoğurt anlatılamaz. Gerçekte bu bakterileri yiyorsunuz.

inek yoğurduStarter kültür bakterileri de denilen yoğurt bakterileri genel olarak; Lactobacillaceae ve Streptococcaceae genera’sına ait bakterileridir. En sık karşılaşılan yoğurt bakterileri Lactobacillus delbrueckii bakteri türünün bulgaricus alt türü ve Streptococcus thermophilus türleridir (Tamime and Deeth, 1980).                                                                                                

Bu her iki bakteri türü de sütün içerisindeki laktozu kullanarak beslenir. Bu beslenme sırasında artık ürün olarak laktik asit çıkarırlar. Bu iki temel bakteri türüne ek olarak bazı yoğurtlarda Lactobacillus helveticus, Lactobacillus jugurti, Lactobacillus Acidophilus ve  Bifidobacterium alt türleri de bulunur.

Laktik asit bakterileri ya da diğer bir deyişle yoğurt bakterileri canlı kaldığı sürece yoğurtta diğer bakteri ve mayalar barınamazlar. Bunun iki nedeni vardır.

Birincisi, Lactobaccilus’lar güçlü antibiyosis yapan bakterilerdir ve ürettikleri bulgaricin, acidolin, laktocidin,  acidophilin gibi antibiyotiklerle  diğer mikroorganizmaları öldürür (canlılar birbirlerinin yaşamını desteklerse simbiyosis, birinden biri diğerine yaşam hakkı tanımayıp onu öldürürse antibiyosis yapmış olur).

İkincisi Lactobacillus’lar beslenmek için sürekli olarak laktoz kullanır ve son ürün olarak laktik asit çıkarırlar. Çıkardıkları laktik asit ortamı asidik hale getirir ve patojenik bakteri ve mayanın yaşayamayacağı bir ortam oluşturur.

manda yoğurduLaktik asit bakterilerinin çıkardığı laktik asit nedeni ile pH düşmeye yani ortam asidik olmaya başladığı an, yoğurt bakterilerini iki gelecek bekler. Ya bu asidik ortamda yoğurt bakterilerinin kendisinin de çoğalması duracak ve kararlı olarak sayısını muhafaza ederek yaşamaya devam edecek, ya da aside rağmen yoğurt bakterileri çoğalmaya ve/veya fermentasyona devam ederek daha fazla laktik asit çıkaracak ve pH’ı daha da düşürerek ekşimeye yol açacaktır.

Birinci alternatifte kullanılan starter kültür bakterilerine ve ortamın soğuk olup olmamasına bağlı olarak yoğurt bakterileri ekşimeden çok uzun bir süre kalacaktır. İkinci alternatifte ise yoğurt soğukta saklanmıyor veya kullanılan starter kültür bakterileri düşük pH’larda dahi çoğalabiliyor ve fermentasyona devam edebiliyorsa yoğurt laktik asit birikiminden ötürü gittikçe ekşiyecek ve bir süre sonra kazeinin pI’ına bağlı olarak kazein çökerek, yoğurdun suyu ayrılacak ve yoğurt jele benzer bir görünüş kazanacaktır.

Günlük yaşamda bir gıda maddesinin bozulması halk için görünüşünün bozulması, bazen tadının bozulması bazen de üzerinde gözle görülür bir şekilde maya, mantar ya da bakterilerin üremesi ve koku salmalarıdır.

Yoğurdun bozulması dediğimiz zaman ne kastediyoruz?

Bazılarımız ekşimesi der. Bu bozulmada zararlı bakteriler ya da küf veya maya üremesi yoktur. Ayrıca da düşük pH nedeni ile ekşiyen yoğurdun üzerinde yukarıda da değindiğimiz gibi kolay kolay küf mantarları barınmaz. Küf mantarlarının belirmesi için artık yoğurdu yoğurt yapan bakterilerin ölmesi, oda ısısında kalması, enfekte olması ve antibiyosis yapamıyor olmaları gerekir.

Ancak bu durumun bir istisnası vardır. Yoğurt yapımı tamamlandıktan sonra, yoğurt ısıl işlem görerek pastörize edilirse, artık yoğurt bakterileri öldükleri için antibiyosis yapamasalar da, ortamda patojenik bakteri de kalmayacağı için, hem fermentasyon devam etmeyecek dolayısı ile ekşime olmayacak, hem de bakteriyel bozulma olmayacaktır.

Fermentasyonla ne kastediliyor?

Fermentasyon aslında bira yapımcılarının kullandığı bir sözcük olup Latince’de kendinden bir şey ayrılan, kopup giden anlamına gelen fervere sözcüğünden türetilmiştir.

Gerçekten de Laktik asit fermentasyonunda laktozdan kopan parçalar olur ve en son laktik asit kalır. Alkol fermentasyonu yapan mayalarda ise glukoz, alkol ve karbondiokside kadar parçalanır.

Fermentasyonla sütte ne değişiyor?

Yoğurt bakterileri yaşamak için enerji kaynağı olarak öncelikle sütün içerisindeki laktozu kullanır. Yoğurt bakterileri laktozu ATP elde etmek için kullanırken oksijensiz ortamlarda son ürün olarak laktik asit çıkarırlar.

Çoğalan bakteriler yapı taşı olarak amino asitleri kullandığından bakterilere ait proteolitik enzimler sütün proteinlerini düşük miktarlarda da olsa küçük peptit ve amino asitlere parçalar.

Yağlar ise sütün içerisindeki lipaz enzimi ile çok düşük miktarlarda da olsa bir başka enerji kaynağı olan serbest yağ asitlerine dönüşür.

Yoğurt 6000 yıldır bilinen bir yiyecektir.

Yoğurt, koyun sürüleri ile birlikte göç eden Türklerin çöl sıcaklarında sağdığı sütü uzun süre saklayabilmek için, sütü değiştirerek elde ettikleri bir gıdadır (Akin and Rice, 1994; Rasic and Kurmann, 1978; Tamime and Robinson, 1985).

Aslında yoğurt, insanlarla birlikte yaşayan ve onları patojen bakterilere karşı koruyan özel flora bakterilerinin benzerleri ile enfekte edilmiş bir süttür. Bir başka deyişle yoğurt 6000 yıl önce keşfedilmiş bir gıda mühendisliği ürünüdür.

Mühendislikle gıdanın ne ilgisi var?

Bildiğiniz gibi doğada besin öğeleri içeren birçok madde ancak işlem gördükten sonra bir gıda haline gelir. Hiçbirimiz buğday tohumunu çiğ olarak yemiyoruz. Mühendislik, insanların yaşamını kolaylaştırmak ve iyileştirmek için doğal olanda değişiklik yapmaktır. Örn: Genlerdeki değişikliklerin yol açtığı hastalıklara tanı koyan kişi  genetik uzmanıdır. Genetik mühendisi, genlere müdahale ederek onları değiştiren kişidir. Kısacası, mühendis değiştiren kişidir. Biz sütü değiştiriyor yoğurt haline getiriyorsak, bu bir mühendislik ürünüdür. Yoğurt doğal bir yiyecektir, ama doğada yoğurt yoktur.

Batının, yoğurdu Türk’lerden duyduğuna ve «ğ» harfini kullanmadıkları için yoğurt sözcüğünü “yogurt” olarak kullandıklarına inanılmaktadır (Rasic and Kurmann, 1978). Kimi araştırmacılara göre de Bulgar dilinde yog koyu, kalın, urt da süt anlamına gelmekteymiş  (Perdigon 2005).

Yoğurt Hindistanda Dahi ya da Dahee, Irak’ta Roba, Finlandiya’da Fiili olarak bilinmektedir (Tamime and Deeth, 1980; Tamime and Robinson, 1985).

Bağışıklık bilimine yaptığı katkılardan ötürü Nobel Tıp Ödülünü almış Prof. Elie Metchnikoff 1907 yılında “Yaşamı Uzatmak” adlı kitabında yoğurdu sağlıklı bir yiyecek olarak tüm dünyaya duyurmuştur.
Bağışıklık bilimine yaptığı katkılardan ötürü Nobel Tıp Ödülünü almış Prof. Elie Metchnikoff 1907 yılında “Yaşamı Uzatmak” adlı kitabında yoğurdu sağlıklı bir yiyecek olarak tüm dünyaya duyurmuştur.

Yoğurdun endüstrileşmesi ve önce bir ilaç, sonra da bir gıda olarak raflardaki yerini alması 1920’li yıllarda başlayan bir maceranın sonunda gerçekleşmiştir. Türkiye’de yaşamış ve yoğurdu öğrenmiş Musevi bir ailenin oğlu olan İshak Karasu (Isaac Carasso), yoğurdunu oğlu Daniel’in adından türettiği, Danone markası ile dünyaya tanıtmıştır.

Danone 1920’li yıllarda cam kavanozlarda yoğurdunu satarken Pastör Enstitüsü ile iş birliği yaparak fermentasyonun ne olduğunu öğreniyor ve yoğurtlarını daha uzun ömürlü yapmak için eğitim alıyorlar.

Yoğurdun Gıda Kodekslerindeki Tanımları

Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi’e Göre  (FDA, 1996c).

Yoğurt; sütün (krema eklenmiş ya da yağı alınmış olabilir) kullanıldığı bir ortamda çoğalan laktik asit bakterilerinin (Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus and Streptococcus thermophilus”) bir kültürü olarak tarif edilmektedir.

Bu yönetmelikte yoğurt yapımı sırasında süte; konsantre yağsız süt, yağsız süt tozu, tereyağı, süt proteini, laktoz, laktalbumin, laktoglobulinler ve modifiye edilmiş süt proteinlerinin eklenmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir.

Ayrıca da ısıtılarak bozulmaya yol açabilecek bakterilerin öldürülmesi sayesinde uzun süre saklanabileceği de öngörülmektedir.

koyun yoğurduYoğurttaki yağın %3.25’den, yağ dışında kalan süt bileşenlerinin de (milk solids) %8.25’den az olmaması, laktik asidin de %0.9’dan daha fazla olmaması gibi eknik ayrıntılarda aynı yönetmelikte yer almıştır (FDA, 1996a; FDA, 1996b).

Düşük yağ içerikli yoğurttaki yağın %0.5 ila %2 arasında, yağsız yoğurta da sütten gelen yağın  %0.5’in altında olması gereği bildirilmiştir (FDA, 1996a; FDA, 1996b).

Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO), Gıda ve Ziraat Organizasyonu (FAO)

Yoğurt; Lb. Delbrueckii subsp. bulgaricus ve St. Thermophilus adlı bakterilerin laktik asit fermentasyonunun sonucunda koagüle olmuş (jel halinde pıhtılaşmış) süt, olarak tarif etmiştir. Bu sütün pastörize ya da konsantre edilmiş süt olabileceğine ve bu süte, süt tozu ya da yağsız süt tozu gibi katkıların eklenebileceğine dikkati çekmiştir. Ayrıca yoğurdun kullanıcıya sunulduğu sırada mikroorganizmalardan zengin olması ve içerisindeki yoğurt bakterilerinin halen yaşıyor olması kuralını da getirmiştir (Mareschi and Cueff, 1989; Rasic, 1987).

Türk Gıda Kodeksi’ne göre

Yoğurt: Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptecoccus thermophilus bakterilerinin laktik asit fermantasyonu ile meydana gelen koagüle bir süt ürünüdür.

Türk Standartları Enstitüsünün (TSE) Tanımı

TS 1330 Yoğurt Standardında ise daha detaylı bir tanım verilmiştir.

Buna göre yoğurt; inek sütü (TS 1018), koyun sütü (TS 11044), manda sütü (TS 11045), keçi sütü (TS 11046) veya karışımlarının pastörize edilmesi veya pastörize sütün (TS 1019) gerektiğinde süt tozu ilavesiyle (TS 1329) homojenize edilip veya edilmeden Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptecoccus thermophilus’dan oluşan yoğurt kültürünün ilave edilmesi ve TS 10935-Yoğurt Yapım Kurallar Standardı’na uygun işlemlerden sonra elde edilen mamuldür.

Yoğurdun evde yapımı

Yoğurt yapmanın nasıl keşfedildiğini bilmiyoruz, ancak ninelerimizin nasıl yaptığını hepimiz hatırlıyoruz. Tencerede kaynatılmış süt ocaktan alınır, parmağı yakmayacak kadar soğuyunca daha önce yapılmış yoğurttan bir miktar üzerine eklenir ve tencerenin kapağı kapanarak tencerenin etrafı battaniyelerle sarılarak sobanın yanında bir gece bırakılır. O günler kimse sütün nasıl yoğurt haline geldiğini bilmiyordu. Buz dolabı olmadığı için de fermentasyon durdurulamıyor ve yoğurt gitgide daha fazla laktik asit çıkararak önce ekşiyor sonra da peynirimsi bir görünüş alarak suyundan ayrılıyordu.

Yoğurt o gün tüketilmesi gereken bir üründü.

Ancak bazı yörelerde yoğurt kaynayan yemeklere katılarak bakterileri öldürülüyor ve daha dayanıklı bir hale getirilebiliyordu.

Ne zaman ki yoğurt endüstriyel bir ürün haline getirilmek ve satılmak istendi, o zaman uzun süre dayanan yoğurt gereksinimi de  ortaya çıktı ve geleneksel yöntemlere yeni eklemeler gerekti. Yeni eklemeler çok sıkı üretim kılavuzları ile belirlenerek bütün dünyaya duyuruldu (Norling, 1979 ve White, 1995).

Endüstri yoğurdu nasıl yapıyor? Neler katıyor?

Ninelerimiz yoğurdunu evde yapardı ve içerisine sütten başka hiçbir ham madde eklemezdi.

Endüstri ise sattığı yoğurdun görünüşüne (texture) önem verdi. Rekabet için kaymaklı, yağlı, yağsız, diyet, meyveli, vitamin ve kalsiyum gibi minerallerle zenginleştirilmiş yoğurt,… koyun, keçi, eşek, at, deve sütünün yoğurdu… gibi ürün çeşitlemesine ihtiyaç duydu. Ürünü daha albenili yapmak için yeni doğal ürünler ekledi. Yağsız süt tozu, sütün çökelmeyen üstte kalan suda çözülmüş proteinlerinden oluşmuş konsentratlar, bitkilerden elde edilen suyu bağladıkça jelleşen kıvamlaştırıcılar. Suyla yağı buluşturan doğal maddeler.

Örneğin koyun sütünün yağ oranı %6.5 ila %11 arasında, inek ve keçi sütünün yağ oranı da %1.4 ila %4 civarında olduğu için, koyun sütü ile yapılan yoğurtlar daha kıvamlı ve bıçakla kesilecek kadar düzgün görünümlü oluyordu. (Rasic ve Kurmann, 1978).

Tüketici yoğurdun suyunu bırakmasını bir bozulma gibi algılamakta ve suyunu bırakmayan yoğurtları tercih etmektedir. Bu nedenle de araştırmacılar (Harwalkar and Kalab, 1986) yoğurdun neden suyu bıraktığı konusunda çok çalışmıştır.

Her şeyden önce yoğurdun içerisindeki kazeinin bir tür iskelet gibi davrandığını buldular. Kazein ne kadar kısa zincirler yapıyor ve ne kadar çoksa o kadar suyu daha sağlam tutuyor ve bırakmıyordu (Modler et al. 1983).

Bunun için sütlere sodyum kazeinat, ultrafiltarsyondan geçirilmiş süt ve whey proteinleri denilen yoğunlaştırılmış suda çözülen süt proteinleri ya da bu proteinlerin tozları eklenmeye başlanmıştır.

Yoğurt bir tür jeldir ve jel yapısı ne kadar sağlamsa o kadar suyunu bırakmaz ve bıçakla kesilecek kadar katı olur. Yoğurdun jel yapısının sağlamlaştırılmasında en iyi çözümün yoğurda sodyum kazeinatın eklenmesi olduğunu keşfetmişler.

Düşük yağlı diyet yoğurtları

Düşük yağlı diyet yoğurtlarını yapmak için soya sütü de kullanılmaktadır. Soya sütü bazı insanlar için allerjiktir ve ishale neden olmaktadır, ama çoğunlukla içerdiği tripsin inhibitörleri nedeni ile aşırı bir şekilde bağırsak gazlarına yol açmaktadır. Düşük yağlı yoğurtların besleyici özelliklerini güçlendirmek için çoğunlukla yeniden vitamin ve patates tozu eklenir. Tabii bunlar her üretici için standart uygulamalar değildir.

Düşük laktozlu diyet yoğurtları

Laktoz intoleransı olan hastalar için düşük laktozlu diyet yoğurtlarını yapmak için yağı alınmış sulandırılmış süt kullanılmaktadır (Kosikowski 1979).

Ancak laktik asit yapımını verimli hale getirmek ve sütün besleyiciliğini korumak için bu süte sodyum sitrat ve sütün yağlı kısmından elde edilmiş katkı maddeleri, kalsiyum, fosfor ve protein eklenmektedir (Becker and Puhan 1989).

Homojenizasyon

Homojenizasyon için süt basınç altında minik deliklerden geçirilir. Böyle­ce içindeki yağ damlacıklarını küçültülür ve kaymak oluşumu  engellenir.  Bu sayede yoğurt farklı katmanlara ayrılmadan bütünlüğünü korur, viskozitesi değişmez ve suyunu da bırakmaz (Rasic ve Kurmann, 1978; Tamime ve Deeth, 1980; Tamime ve Robinson, 1985).

Yoğurdun Sütüne Uygulanan Isıl işlem

Yoğurdun kendine has yapısal özelliklerinin kazandırılması için yoğurt sütüne         85-90°C’ta 20-30 dakika veya 90-95°C’ta 5-10 dakikalık bir ısıl işlemin uygulanması gerekmektedir.

Isıl işlemle:

1-    Patojenik bakterilerin sayısı azaltılmakta.

2-    Lipaz enzimi inaktive edilerek yağların acı tat veren serbest yağ asitlerine dönüşmesi engellenmekte.

3-    Yoğurdun yapısını oluşturan serum proteinlerinin denatüre olması sağlanmaktadır. Denatüre olan serum proteinleri ile kazeinler arasında bir bağ meydana gelmekte. Bu da yoğurdun kendine has jelimsi bir pıhtı yapısının elde edilmesine yardımcı olmaktadır. Özellikle bu yapıyı elde etmekte α lactalbumin (α-LA) ve β-laktoglobulin (β-LG) ile κ-kazeinin etkili olduğu belirtilmektedir (Rasic and Kurmann, 1978).

4-    4-80°C’ın üzerinde uygulanan ısıl işlemle redoks potansiyeli düşmekte

5-    Yoğurt bakterilerinin gelişimini teşvik eden formik asit gibi organik asitler oluşmakta

6-    Sütte doğal olarak bulunan ve bakteriler üzerinde inhibitör etki yapan lactenin aktivitesi kaybolmaktadır.

Yoğurdun raf ömrünü uzatmak için yoğurt haline gelmiş son ürünün ısıl işlem görmesi/Pastörizasyonu

«Yoğurdun üretiminden tüketimine kadar geçen saklanma süresi de yoğurdun kalitesini etkileyen önemli bir faktördür. Yoğurt, taze tüketilen bir ürün olduğundan mümkün olduğunca üretimden hemen sonra tüketilmelidir. Ancak, endüstriyel boyutlarda yapılan üretimlerde yoğurtlar fabrika depolarında, marketlerdeki reyonlarda veya tüketici buzdolabında beklemektedir. Yoğurdun bu süreye dayanıklı olabilmesi için hijyenik koşullarda üretilmesi, muhafaza edilmesi ve dağıtım sırasında düşük sıcaklıklarda tutulması gerekmektedir».

Pastörize/uzun ömürlü yoğurt

Yoğurdun depolama süresini uzatmak amacıyla uygulanan bir diğer yöntem ise fermantasyon işleminden sonra son ürüne ısıl işlem uygulanmasıdır. Isıl işlemle üründe bulunması istenen starter kültürler, istenmeyen mikroorganizmalar (maya, küf ve diğerleri) ve bunların enzimleri inaktive edilmektedir. Böylece yoğurtların raf ömürleri 6-8 hafta ile 6-12 aya kadar uzatılabilmektedir.

Pastörize yoğurt üretiminin bazı sakıncaları vardır.

1-Yoğurdun ısıl işleme tabi tutulmasıyla insan sağlığı için yararlı olan canlı bakteri sayısı önemli ölçüde azalmaktadır.

2-Ürünün viskozitesinde azalma ve buna bağlı olarak depolama sırasında suyun ayrılması görülmekte.

3-Fermantasyon sırasında oluşan aroma bileşenlerinin uzaklaşmasından dolayı tat-aroma zayıflamakta.

4-Depolama sırasında besin değerindeki kayıplar normal yoğurda göre daha fazla olmaktadır.

Yoğurt, içerisine doğal olmayan katkı maddelerinin yok denecek kadar az ya da üretim şekillerine bağlı olarak hiç katılmadığı nadir gıdalardan biridir.

Süt canlı mikroorganizmaların yaşaması ile yoğurt haline geldiği için, dışarıdan katılabilecek koruyucu kimyasal maddelere, deterjanlara, serbest yağ asitlerine ve antibiyotiklere çok duyarlıdır. İnhibitör adı verilen bu katkı maddeleri yoğurt bakterilerinin ölmesine neden olmaktadır. Hatta bu bakterilerin bakteryofaj gibi bakteri virusları ile enfekte olması dahi yoğurt oluşumuna engel olmaktadır. Laktozsuz ya da diyet yoğurt gibi sütün özelliğinin değiştirildiği durumlarda fermentasyonu kolaylaştırmak, katı bir görünüş vermek, normal yoğurt yapımında ihtiyaç halinde pH’ı ayarlamak için aşağıdaki insan vücuduna yabancı olmayan kimyasal ve doğal kaynaklı maddeler kullanılabilmektedir.

Özellikli yoğurtların yapımında kullanılabilen gıdaya eklenebilir saflıkta kimyasal maddeler

yogurt2



Gıdaya eklenebilir özellikte işlenmiş özel yoğurtların yapımında kullanılabilen doğal kaynaklı maddeler

Pirinç nişastası                                         Jelatin                                                     Konjac zamkı                                         Propilen  glikol aljinat                               Guar zamkı                                             Sodyum aljinat
Pirinç nişastası Jelatin Konjac zamkı Propilen glikol aljinat Guar zamkı Sodyum aljinat

Son söz          

Gıda güvenliği bilinçli tüketiciyle başlar. Tüketici güvenli gıdaya nasıl yaklaşmalı, bu da eğitimle olabilen bir davranış biçimidir. Tüketici doğal yoğurt ama pastörize, doğal yoğurt ama içerisindeki bakteriler ölmemiş halen canlı, bunların ne olduğunu bilmeli ki üzerini okuyunca ayırt edebilsin. Bir diyet yoğurtta ya da laktozsuz yoğurtta içerisine konan ek katkıların dürüstçe bildirildiğini bekler ve üzerini okur.

Gıda da bir ilaç gibidir, kesinlikle insana bir müdahaledir. Hasta gıdadan zehirlenince nasıl hekime koşuyorsa, o hastanın zehirlenmeden önce o gıdadan zarar görüp görmeyeceğini öngörecek kişi de gene hekimdir. Buna koruyucu hekimlik denmektedir. Bu hekimin asli görevidir ve insana müdahale için yetki verilmiş tek kişidir. İnsanı kanserden korumak bir hekimin işidir. İnsanı doğru gıdalarla beslemek bir hekimin işidir. Gıda maddelerini sorgulayacak kişi de odur.

Yalnız burada hekimlere düşen bir görev vardır. Hekimler araştırmadan, gıda üretimi konusunda uzman kişileri yok saymadan, onların bilgisine başvurup o bilgileri tartmadan, sadece inandığı için konuşup, eksik bilgilerle toplumu yanıltmamalıdır.

İtalya’da 2009’daki “deprem öncesinde halka yanıltıcı, eksik ve çelişkili” bilgi verdikleri suçlamasıyla yargılanan altı bilim insanı ile bir kamu görevlisi suçlu bulundu. Yerel mahkeme sanıkları çok sayıda kişinin ölümüne sebebiyet vermekten altışar yıl hapse mahkum etti. Savcılık, sanıkların depremden önce insanları yanıltan güvenceler verdiklerini öne sürerken, savunma avukatları büyük depremleri tahmin etmenin imkansız olduğuna dikkat çekiyor. 2009 yılında meydana gelen 6.3 şiddetindeki depremde L’Aquila kenti yerle bir olmuş 309 kişi hayatını kaybetmişti.

Sayın gıda mühendisleri de hekimlerin samimi feveranlarından rahatsız olmak yerine hekimlerle el ele verip ortak bir dil kullanarak onları bilgilendirmeli, ortak kongreler, ortak toplantılar yapmalı ve halk için beslenme & gıda okulları kurmalı, ürettikleri her gıdaya yaptıkları kimyasal ve biyolojik katkıları bildirmelidir. Çin’de süte melamin katarak tüketiciyi aldatan gıda üreticileri idam cezası ile cezalandırıldılar.

«Çin’de bozuk süt nedeniyle 6 bebek yaşamını yitirmiş, 300 bin bebek de hastalanmıştı. Bozuk süt nedeniyle yargılanan üç kişiye idam cezası verildi Çin’in Hebei eyaletinde bir yerel mahkeme Zhang Yujun adlı bir kişinin süt tozuna melamin adlı kimyasal karıştırdığını ve bunu bilinçli olarak yaptığı sonucuna vardı. Yujun kamu sağlığını tehdit etmekten ölüm cezasına çarptırıldı».

Biz bu ülkenin insanları olarak; ne bu ülkenin yetiştirdiği ve hastaları için içtenlikle hayatını adamış güzide bilim adamlarımızın zarar görmesini, ne de insanlara hizmet etmek için kurulmuş kıymetli gıda üreticilerinin ölüm cezasına çarptırılmasını isteriz.

Bu dünyadan başka yedek bir dünya daha ve yedek tek bir bebek daha yok. Hepimiz birimiz için varız, birimiz de hepimiz için.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder